Budizm nedir

Yazar: Adsız Tarih: 07:27 Kategori: , , Yorum: Yorum Yap
Bir din olup olmadığı tartışılmakla beraber, Budizm'i dünyada evrensel nitelikli ilk din sayanlar bulunduğu gibi, O'na ilk şekli ile bir ahlâk ve felsefe sistemi diyenler de olmuştur. (1) Tarihçi Le Bon'a göre Budizm başlangıçta yalnız bir ahlâk sistemi idi. Ağır ağır gelişerek tam bir din halini almıştır. Daha çok, kişinin mutluluğunu sağlamak isteyen Buda, bir din kurmak niyetinde değildir. Bundan dolayıdır ki, O'nun öğretilerinde kişisel bir ilâh, tapınma veya dua gibi konular bulunmaz. O, kâinatta ahlâkî adalet anlayışı üzerinde durmuştur. Budizm'in gerçek konusu, Nirvana'ya ulaşmaktır. (2)
a) Buda ve Budizm
Budizm'in kurucusu olan Buda (Guatama, Gotama) (M.Ö.563-483) Kuzey Hindistan'da Lumbini koruluğunda doğmuş bir filozoftur. Buda "aydınlanmış" manasına gelir. Buda bir gün "Bilgi Ağacı" denilen incir (Bo) Bodhi ağacının altında dalmış iken, birden içinde aydınlanma hissetmiş, ilhamlarını halka duyurmak için memleketini dolaşmaya başlamıştır. 80 yaşında iken Kusingara'da ölen Buda, müritlerine "Yılmadan savaşınız" demiştir.
Buda, yaşadığı sürece kendisinin bir Tanrı olduğunu iddia etmediği gibi, sıradan bir insan olduğunu da açıkça söylememiştir. Bazıları O'na büyük bir içtimaiyatçı gözüyle bakmışlardır. Hal böyle olmakla beraber gerçekten O'nun yaşayıp yaşamadığı da tartışma konusudur. Buda, güçten kuvvetten kesilince Nirvana'ya girme kararı almıştır.
Etkili bir vaiz olan Buda, inançlarını çevresindekilere kolayca kabul ettirebilmiştir. Annesi O'nun doğumundan önce gördüğü rüyada doğacak olan erkek çocuğun ileride meşhur bir mürşit olacağını söylemiştir.
Babasının sarayındaki hayat O'nu tatmin etmediği için sarayı terketmiştir. Bu hayatı da beğenmeyerek zahitler grubunu terketmiş, ormanda yalnız başına yaşamağa başlamıştır. Dinler Tarihi için enterasan bir durum da Buda'nın, öğretisinde tapılacak üstün bir varlık göstermemesine rağmen, sevgiden dolayı kendisine tapanların bulunmasıdır. Buda, hayatının son 40 yılını hep vaazlarla geçirmiştir.
O'nun vaazlarından etkilenenler Sangha adında bir teşkilât kurmuşlardır. Dünyanın en eski bekâr rahipler teşkilatının bu olduğu söylenir. Kadınların girmesini yasakladığı bu teşkilâta onların da alınmasına sonradan izin vermiştir.
Budizm, maddeciliğe karşı doğmuş olmasına rağmen, ilâhî varlıktan bahsetmediği için halka ve münevverlere mal olmamış bir dindir. Budizmin dinî temelleri şöyle açıklanabilir:
1- Hayat doğumdan ölüme ızdıraplarla doludur.
2- İnsan arzularını dizginlediği ölçüde acılardan kurtulur.
3- Gerçek kurtuluş, bütün arzuları terketmekle elde edilir.
4- Yalnız zahit olmakla ızdıraptan kurtulmak mümkün değildir. Bunun yanında doğru inanç, doğru karar, doğru yaşayış, doğru düşünme ve doğru muhakeme şarttır.
Buda, görüşlerini yayabilmek için tanıdığı rahipleri kendi "Ortayol"una çağırmıştır. O'na göre bir insan iman ikrarından sonra, iki ayda bir oruç tutmak, traş olmak, sarı elbise giymek, ibadeti tefekkürle yapmak, oruçlu iken günahlarını itiraf etmek vb. yerine getirirse gerçek manada bir kul olabilir.
Budizm öğretisi iki kategoride (1-Metafizik, 2-Ahlâk) sınıflandırılabilir. Budistler de; 1- Lâik Budistler, 2- Rahipler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
b) İnanç ve İbadet
Budizm'de inancın temelini "Buda'ya sığınırım, Dhamma'ya (3) sığınırım, Sangha'ya (4) sığınırım" cümlesi oluşturur. Budizm'e girmek isteyen bir kişinin önce bu cümleyi söylemesi gerekir. Bunlardan birini inkâr eden kişi Budist sayılmaz. Budizm'de inancın esası Buda'ya imandır. Buda dininde rahip olabilmek için belirli yeteneklere sahip, onbeş yaşını bitirmiş, ana-babasının iznini almış olmak şarttır. Sangha'ya giren, rahip ve rahibeler evlenemezler.
Budizm'de mabetlere Vihara denir. Ayda iki defa bir araya gelen rahipler yaptıkları hataları itiraf ederek benliklerini öldürürler. Budizm'deki Karma-Tenasuh (Ruhgöçü) inancı, zihnî ve bedenî ihtiraslardan, Nirvana ise doğum, ölüm, varlık, ihtiyarlık ve ızdıraptan kurtulmayı ifade eder.
Diğer bazı dinlerde olduğu gibi Budizm'de de bir kurtarıcı (Metteya, Maitreye) bekleme inancı vardır; çünkü Buda, dini tamamlayamadığını, kendisinden sonra âlemlere rahmet olmak üzere bir kişinin geleceğini, noksan işleri onun tamamlayacağını açıklamıştır.
İbadet anlayışı da diğer dinlere nisbetle farklılıklar arzeder. Nakledildiğine göre Buda ölümünden az önce, çok sevdiği öğrencisi Ananda'ya ibadetle ilgili bazı vasiyetlerde bulunmuştur.
İbadet helezoni tarzda inşâ edilmiş Stupa denilen mabetlerde yapılır. Buraları hem ibadet, hem de Buda ve azizlerin hatıralarının (5) muhafaza edildiği yerlerdir. İbadet için mabede giren Budist önce Buda'nın heykeline saygı gösterisi yapar; O'na çiçek ve tütsü sunar. Budistler kendi evlerinde de bir köşede korudukları Buda heykeline tazimde bulunarak, ibadet ederler. İbadetlerinde belli bir dua ve klişeleşmiş söz dizileri yoktur.
Budizm'de mukaddes ziyaret yerleri:
1- Buda'nın doğum yeri (Lumbin),
2- Bodhi Gaya (Aydınlanma yeri),
3- Buda'nın ilk vaaz verdiği geyik parkı (Sarnath'da),
4- Buda'nın öldüğü Uttar-Prades şehri,
5- Ganj nehri.
Buda dininde cemaatle de ibadet yapılır ve herkese açıktır. Kadınların ahlâk ve fazilet sahibi olmaları esastır. Kaçak ilişkiler yasaktır. Putlara tapmayı yasaklayarak onları kırdırmasına rağmen, Buda'nın ölümünden sonra putperest Brahmanlar seri bir şekilde Buda heykelleri yapmaya başlamışlar, Buda'ya karşı aşırı sevgi besleyenler de zamanla bu heykellere taparak, O'nu tanrılaştırmalardır.
Hal böyle olmakla beraber bazı Dinler Tarihçileri, Budizm öğretisinin temelde ateizm olduğunu, hiçbir tanrı tanımadığını, bu bakımdan din sayılamayacağını iddia etmişlerdir.
Genellikle Hind dinlerinde görülen mistik düşünce ve motiflerdeki uluhiyet sıfatları, Nirvana ile karşılaştırıldığında arada pek büyük bir fark olmadığı görülür. Nitekim bazı durumlarda Buda da Nirvana'nın şahıs haline gelmiş şekli olarak algılanmıştır. Politeizm'in bütün unsurlarını toleransla algılayan Budizm'de, hemen her kaynak, ağaç, dağ, nehir hatta hayvanda bir uluhiyetin mevcudiyeti düşünülmüştür. Bu bakımdan Buda dininde monoteizm tasavvuru gelişememiştir. Onlara göre herşeyi idare eden Karma (amel, iş, faaliyet)'dir.
c) Kutsal Yazıları
Buda, prensiplerini halka anlatmak için vaaz metodunu seçmiş bir din önderidir. Bu konuda yazılı bir metin bırakmamıştır. İlmî araştırmalar böyle olmasına rağmen, Budistler, O'nun vaazlarının Pali-Kanon adlı bir kitapta toplandığına, 400 yıl kadar da sözlü olarak nesilden nesile nakledildiğine inanırlar. Ancak bu kitapta toplanan bütün sözlerin Buda'ya ait olmadığı, zamanla birtakım ilâvelerle bu hale geldiği ilim adamlarının ortak görüşüdür. Budizm'in kutsal kitabı "üç sepet" anlamına gelen Tripitaka veya Tipitaka'dır. Bu metinler oldukça hacimli bir mecmua oluşturmuştur. Bu mecmua da:
1- Vinaya Pitaka, 2- Sutta Pitaka, 3- Abhidhamma adlı bölümlerden oluşur. Bu bölümlerde genellikle rahip ve rahibelerle ilgili kurallar, ayın usulleri, beslenme, giyinme, Buda'nın hayatı, konuşmaları, vaazlarının yorumu, Budizm felsefesi vb. ayrıntılı bir şekilde anlatılır.
Üç bölümden meydana gelen Tripitaka hak şivesi olan Pali diliyle yazılmış olmasına rağmen Budist edebiyatının önemli ve büyük kısmı Sanskritçe'dir.
ç) Mezhepleri
Budizm, başlıca iki mezhebe ayrılır: 1- Hinayana, 2-Mahayana.
1- Hinayana (Küçük Araba), kişinin kendisini kurtarmasını hedef aldığı için böyle isimlendirilmiştir. Bu mezhep Seylan ve Güney Asya'da yayılmıştır. Mensupları saf Budizm'e yani Buda'nın asıl telkinlerine kendilerinin muhatap olduklarını iddia ederek Mahayana koluna bağlı olanları sapıklıkla suçlarlar. Hinayana Budizmi de denilen bu kol, bazı farklarla Burma, Tayland, Laos, Kamboçya ve Seylan'da çoğunluktadır. Hinayana Budizmi de bazı küçük kollara ayrılmıştır. Fakat bu hiçbir zaman Mahayana'daki kadar olmamıştır.
2- Mahayana (Büyük Araba), cemiyeti bir bütün halinde ele alarak herkesin kurtuluşa ermesini gaye edinmiştir. Onlara göre Budizm, herkese cevap vermeli, herkesin ihtiyaçlarını gidermeli, doktrinleri basitleştirilerek, halkın anlayacağı bir seviyeye getirilmelidir. Budizm'in bu kolu başka din ve doktrinlerden yararlanmakta sakınca görmez. Bu mezhebe göre Nirvana'yı gerçekleştiren herkes Buda unvanını alır ve ihtiraslarının esiri olarak dünya zevklerinin arkasında koşmaz. Mahayana mensupları, "Hata yapabilirim" diye faaliyetleri askıya almanın karşısındadır. "Bu yüzden pişmanlık duymaya lüzum yoktur" derler. Mahayana'ya bağlı kişi kendini kurtuluşa hazırlayabilmek için şu hususlara dikkat etmek zorundadır: 1- Cömertlik, 2- Kâmil manada bilgelik, 3- Budizm'in ahlâk kurallarına sadakat, 4- Meditasyon, 5- Karşılaştığı olumsuzluklara sabır göstermek, 6- Hiç usanmadan sürekli bir gayret içinde olmak.
Bu sayılan özellikleriyle Mahayana Budizmi, dünyanın birçok bölgesinde yayılma imkânı bulmuş, adeta misyonerli bir hüviyet kazanmıştır.
Mahayana Budizmi, bazı kollara daha ayrılmıştır. Dinler Tarihçileri bunların onsekizini tesbit edebilmişlerdir. Buna sebep konsillerde farklı düşüncelere sahip rahipler arasında çıkan tartışmalardır. (7)
d) Budizm'de Tanrı ve Ahlâk Anlayışı
Budizm'in Tanrı anlayışı oldukça tartışmalıdır. Budizm öğretisinin temelde ateizme dayandığını iddia edenler bulunduğu gibi, onlar için Tanrı inancının mutlaka gerekmediğini, bu açıdan da Budizm'in pekâla din sayılabileceğini savunanlar olmuştur. Budizm'de yaratıcı Tanrı açıkça tartışılmamakla beraber kâinatın kim tarafından yaratıldığı konusuna da ilgi gösterilmez. Hidâyet ve mutluluk dünya çilelerinden kurtulmakla elde edilir.
Brahma, kâinatı yaratan, kâinatı değiştiren ve herşeyin atasıdır. Her şeyi idare eden yegâne kuvvet Karma'dır. Buda, Tanrı inancı konusunda net bir şey söylememiştir. İlk zamanlarda Tanrı telâkkisinin olmadığı, hiçbir dinî törenin bulunmadığı Budizm'in, zamanla yayıldığı bölgelerdeki dinlerden bazı inanç ve gelenekleri aldığı da bir gerçektir.
Budizm'de ahlâkın temeli dünyadaki bütün arzu ve isteklerden uzak kalmaya dayanır. Bunun için de bir Budist; 1-Öldürmemek, 2-Çalmamak, 3- Yalan söylememek, 4- Sarhoşluk veren içkileri kullanmamak, 5- Cinsî isteklerini dizginlemek vb. ilkelerine uymak zorundadır. Budizm'de ahlâk prensiplerinin tedvininde Hinduizm'e duyulan tepkinin büyük rolü olmuştur.
Budizm'de önemli olan insanın kendi kendini kontrol ederek maddî ve manevî pisliklerden benliğini arındırmasıdır. Buda, yaşadığı toplumun iki aşırı ucundaki insanların (yüksek derecedekiler-aşağı derecedekiler) ancak ahlâkî karakterlerine bakılarak değerlendirilmesi gerektiğini, Hz.İsa'dan yaklaşık 500 yıl kadar önce telâffuz edebilmiştir. Halbuki Buda, böyle söylerken O'nun içinden yetiştiği toplum insanlar hakkında hüküm verirken, onların soylarına, sınıf statülerine, dinî yaşayışlarının dış görüntüsüne bakıyordu. Buda, "Yaşayan varlıkları inciten, yalan yanlış konuşan, kendini yükselterek başkalarını küçültmeye çalışan kimse bizden değildir." diyerek ahlâkî ilkelerini bir başka açıdan açıklamıştır. Bir Budist, ahlâkî yüceliğe ulaşmak için şu üç esası da gözden uzak tutmalıdır:
1- Sila, (Maneviyat, fazilet ahlâkî yücelik) vb. anlamlara gelir. Genelde davranış kurallarını ihtiva eder.
2- Samadhi "Düşünme,murakebe, zihnî olgunluk" vb. anlamlara gelir.
3- Panna, "Hizmet, çalışma, gayret" anlamlarına gelir. Burada kastedilen insanın hayatını idame ettirmek için başkalarına muhtaç olmayacak gayreti göstermesidir.
e) Budizm'in Özelliklerinden Bazıları
Bir din mi, yoksa bir fesefî sistem mi olduğu tartışıladursun, Budizm, bazı özellikleriyle daha çok tanınmıştır. O'nun dünya görüşü karamsarlığı gidererek insanları mutluluğa ulaştırmak şeklinde özetlenebilir.
Budizm'in hukuk anlayışı insanın hareketlerinin sonucuna göre temellenmiştir. İnsanın iyi veya kötü davranışlarının sonucu herkesten önce o davranışının sahibini ilgilendirir. Ortaya çıkan durum o insanın kendi eseridir. Bu bakımdan erdemli olmak isteyen kişi öncelikle benlik duygusunu yoketmelidir.
Ahisma prensibinden dolayı hiçbir canlıyı incitmemekle yükümlü olan Budist, et yemez, silah, zehir ve uyuşturucu imal edemez. Maddeye önem vermemenin yanısıra cömert olması gereken Budist, sıkıntıya düşenlerin yardımına koşmakla da mükelleftir.
Normal Budistlerden farklı olarak rahiplerin uyması gereken şartlar ise çok çeşitli ve fazladır. Bunların en başında, saç ve sakalları ustura ile kazımak, öğle yemeğinden sonra ertesi güne kadar ağzına bir şey koymamak, dünya nimetlerine rağbet etmemek, cinsi perhiz ve kesintisiz hemen her akşam meditasyon yapmak vb. gelmektedir.
Budizm konusuna son vermeden önce bir noktayı daha açıklamak gerekmektedir; o da Budistlerin sayısı ile ilgili abartmalardır. Denebilir ki, dünyada hiçbir dine mensup olanların sayısı Budizm'e mensup olanlar kadar astronomik gösterilmemiştir. Özellikle son yıllarda Batı'da yayınlanan bu konudaki eserlerde bu tür ifadelere oldukça sık rastlanmaktadır. (8) Bir örnek verelim: "Modern dünyanın 1/3'i Budisttir. Bu, Budizm için küçük bir başarı değildir... Ortadoğu'daki Müslüman ülkeler ile Rusya hariç tutulursa bütün Asya pratik olarak Budisttir." Dünya nüfusunu dinlere göre veren istatistikler incelendiği zaman bu tür yazıların tamamen hayal mahsulü olduğu kolayca anlaşılacaktır. Batı, kendi dininde tutamadığı insanın Müslüman olmasını da önlemek için Budizm'i evrensel bir din olarak takdim etmektedir.
Hristiyan dünyasının öteden beri Budizm'e karşı bir sempatisinin olduğu bilinmektedir. Büyük bir ihtimalle bu sempati, Buda ile Hz. İsa'nın hayatlarındaki benzerlik ve her iki dinin öğretileri arasındaki eşitliklerden kaynaklanmaktadır.(9) Aynı şekilde her iki din, dindar olarak dünyadan vazgeçmek, günahı işlemekten daha çok günah saymak, benzer metodlarla benzer öğretileri insanlara kabul ettirmek vb. hususlarda beraberlik sergilemektedir.
f) Yayıldığı Alanlar
Buda'nın, kendi yoluna girenleri düzenli bir şekilde teşkilâtlandırdığı, bunun için bazı pratik formüller ortaya koyduğu bilinmektedir. Bu formüllerden en başta geleni, dine yeni girenler için yapılan törenlerde uygulanan "Üç Sığınak" metodudur. Önceleri yasak iken kadınlar da Budist cemaatine alınmışlardır.
Buda'nın ölümünden sonra, ruhban sınıfı O'nun yaptığı gibi dinin yayılmasında vaaz metodunu kullanmışlardır. Budizm'in en güçlü yayılma dönemi Hind hükümdarlarından Aşoka (M.Ö. 273-236) zamanına rastlar. Kral Budizm'in yayılmasını sadece tavsiye etmekle kalmamış, bizzat kendisi de Budizm'e girerek bütün Hind yarımadasının bu dine girmesine öncülük etmiştir. O'nun zamanında Budizm, Hindistan dışında Seylan, Suriye, Mısır, Kuzey Afrika, Bingazi, Makedonya, Kuzeybatı Yunanistan'a kadar yayılmıştır. Aşoka'dan sonra gelen krallardan çoğu Budizm'in yayılmasında O'nun gibi hizmet etmişlerdir. Hâttâ Çin imparator ve imparatoriçesi, Moğol Hanları ve Japonya'nın ileri gelen devlet adamları Budizm'e hizmet eder hale getirilmişlerdir.
Budizm, Batı Türkistan'da M.S. 1. yüzyıldan itibaren yayılmağa başlamıştır. Budizm'in Kore'ye girişi, M.S. IV. yüzyıldan sonra başlamıştır. İki asır sonra da Kore yolu ile Japonya'ya geçmiştir. Tibet'e ise VII. yüzyıl ortalarına doğru Orta Asya kanalı ile girmiştir. Malaya takımadaları ve Cava adasında ise yörenin idarecilerinden destek görerek yayılma imkânı bulmuştur. Bu sayılan yerler dışında az da olsa, Siam, Burma, Nepal, Bütan, Singapur, Kuzey Amerika, Güney Amerika ve Avrupa'nın bazı bölgelerinde Budizm bağlıları bulunmaktadır.
Günümüz dünyasında Amerika ve birçok batı ülkelerinde hızlı bir yayılma kaydeden İslâm'ın bu süratli gelişmesini önlemek için adıgeçen ülkelerin İslâm yerine Budizm'i telkin etmeğe çalıştıklarını da özellikle belirtmeliyiz. Burada gaye kendi insanına, Hristiyanlığın veremediği saadeti, Müslümanlık yerine Budizm'de aramalarını söyleyerek böylece İslâm yerine sanki alternatifmiş gibi Budizm'i ikame etmeğe çalışmaktır.

(1) H.G. Yurdaydın, M. Dağ, Dinler Tarihi, Ank., 1978, ş. 132. Bununla beraber E. Durkheim (1858-1917)'e göre Budizm gerçek bir dindir.
(2) Nirvana, dünya sıkıntı ve acılarının insan kalbini etkilemediği bir ruh halidir.
(3) Din, doktrin.
(4) Rahipler cemaatı, dünyanın en eski bekâr rahipler topluluğu.
(5) Bu bakımdan Budizm'de şu üç şeye önem verilir: 1- Buda'nın heykelleri, 2- Buda'nın hatıraları, 3- Rodhi ağacı.
(6) Ekrem Sarıkoğlu, a.g.e., s. 160.
(7) İlhan Güngören, Zenbudizm, İst., 1982, s. 102-122.
(8) Halbuki Budizm günümüzde kendi memleketi Hindistan'da mensubu oldukça azalmış bir dindir. Bugün Budizm genellikle Güneydoğu Asya, Çin, Japonya ve Kore'de yaşamaktadır.
(9) Buda'nın Hz. Isa gibi bakire bir anneden babasız olarak doğması, Hz. İsa'da olduğu gibi Buda'nın da doğuşunu müjdeleyen mucizeler. Geniş bilgi için bkz. Ahmet Çelebi, a.g.e., IV, 204 vd.
Paylaş: Facebook Twitter Google Plus Pinterest Tumblr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder